3 Ocak 2011 Pazartesi

Tutma Enerjiyi İçerde, Patlarsın!

Çocukken hayatımızda bir ilkti "Aktüel" dergisi. Haftalık dergi, hem de renkli, magazin içerikli. İlk kapağı hala hatırlıyorum: "Hortumcu Süleyman". Beyoğlunu ellerindeki hortumlarla/ sopalarla adam etmeye çalışan emniyet çalışanlarını anlatıyordu haber. O zamanları bilmem ama benim geldiğim 1993 senesinde İstiklal Galatasaray'da biter; ara sokaklardan Cihangir'e bile yürünemezdi. Şimdiki Asmalı Mescit, piyasa Cihangir; o zamanlar hayal ibaretti.
Peki bugüne değil ama eskilerin anlattığı pürü-pak Beyoğlundan hortumlusuna nasıl geçilmişti acaba?
Tarihsel akışı anlatmak haddime değil ama tahmin yürütebilirim: Taksim/ Beyoğlu hem bir buluşma yeri olarak hem de Galata ve Abanozdaki malum yerlere yakınlığı ile de çok önemli idi. İnsanlar öncesinde veya sonrasında malum yerleri ziyaret eder, rahatlar, enerjilerini atarlar ve lokum gibi olurlardı. Sevişmeyi kimse küçümsemesin; atılmadığı zaman ortaya çıkabilecek enerjileri mükemmel absorbe eder. Seks insanın içindeki enerjilerin harcanması için mükemmel bir araçtır; spor, sanat, yaratma, vb. gibi. Ve eğer insanlar bu enerjiyi harcayacak yer bulamazlarsa, istenmeyen şekilde fırlayıverir mutlaka, yırtık don misali.
Beyoğlunda açığa çıkan kötü enerjinin en büyük nedenlerinden biri ise meşhur Abanoz Sokağın kaldırılması ardından yapılanan Zürafa ve Pürtelaj sokaklardan da ikincisinin kapanması denir. Enerjisini fan fini fon fon ile atamayan insanlarımız, Beyoğlunda salınmaya, saldırmaya başlamış; seksüel devrimi sinemada "5 dakkada Beşiktaş" izleyip kulağa sektirmece zanneden kitleye ayrıca patlayan seks filmleri furyası da zaten aç bünyelere hiç yaramamıştır. Hippiler, aşk çocukları, sınırsız sevgi gibi Batı'da alevlenen ve hayat bulan kavramlar bizde Ali Poyrazoğlu, Aydemir Akbaş, Bülent Kayabaş ile vücud bulunca da enerji dolup, taşmış ama yanlış patlamıştır. Sonuç; uzun yıllar gidilmeyen/gidilemeyen bir Beyoğlu olmuştur. Şimdi şükür sadece yılbaşında gitmek akıl karı değil ve hemen hemen her yerine girmek mümkün. Ama bu tehlikenin geçtiği anlamına gelmiyor. Hala gençlik flörtten habersiz, evlilikler yaralı, sevişmeler sakat. Maça gidip birbirine küfredip, saldırıp enerjisini atabilen az; spor, saant desen minimumda. Peki bu enerji nereden çıkacak? Nereden çıkıyor esasında biliyoruz; trafikteki bombalardan, ensest, sapkın ilişkilere, anında toplu tüfekli savaşa dönen sokak tartışmalarından, "bana mı baktın"lı atışmalardan ve daha pek çok örnekten biliyoruz; hepimizde yer alan ve dışa kontrollü vurulması mümkün olan içgüdüsel hayvani enerjinin nasıl sağlıklı olmayan yollardan pırtlayıverdiğini. Biliyoruz ama kitlemişiz beyinleri ahlak, namus, örf, adet diye; "karşı cins" diye sınıflandırıyoruz aslında bizden tek farkı cinsel organları olan başka insanları; bu nedenle de beynimizle yıkamadığımız duvarları yıkmaya çalışıyoruz sikimizle. Tam da bu sebepten duvarlar yıkılıyor bazen ama hepimizin kafasına inivermek suretiyle, farkında bile olmadan.
Yani herkese tavsiyem şudur; patlamak istemiyorsan sağa sola, buluver kafayı meşgul edecek unsur; boşaltmaya bak cinsel enerjiyi kimseyi etmeden mağdur.