9 Şubat 2011 Çarşamba

Ben Yapamıyorum, O da Yapmasın!

"Kedi - yiyeyemediği ciğer" meselesi aslında son günlerde HınÇal Uluç'un yazısının kopardığı fırtına.

Özüne inin; herkesin içinde bir yerde partiden partiye partnerden partnere koşmak isteyen; flörtte, yatakta şahane gününü gün eden biri olma isteği? Bu tanımlamalara takılmayın, herkesin içinde aslında olmadığı biri olma öykünmesi çok az da olsa vardır. Dükkanının önünden geçen kadının kalçalarına hazla bakıp, "Bunların hepsi o...pu" yorumunu yapan hacı bozması tükkan sahibinin içinde bile var bu dürtü, o kadının seviştiği bir insan olduğu ve kendini onun yerine koymak isteği babında.

Doğru ya da değil ancak tek tanrılı din kaynaklı dogmalardan bir tanesidir tek eşlilik. Bir şekilde hakikaten de zordur; sizin değişmeniz yetmez, eşinizin de değişmesi gerekir, ortak zevk alanları yaratmak gerekir, boş alanlar tanımak gerekir, her gün yanında uyandığınız insana tekrar aşık olabilmek için nedenler yaratmak gerekir; zordur kısacası tek eşlilik. Ancak bir şekilde her insan yolunu bulur bununla baş etmek konusunda. Gizli ev açmak, pornolarda boğulmak, platonik takılmak, diline dolamak, rüyalarda tepişmek, ayda bir iki rusa kaçmak, açık ilişki yaşamak, vb. gibi. Herkes kendi doğrusunu bulur eninde sonunda.

Eşiniz için doğru yanlışı geçin; bunun çok farklı boyutları ve herşeyden öte kişiye özelliği var. Bastırılmış duyguları ile sakatlanmış bir insanla hayatı geçirmekte zordur, sizi cinsel açıdan aldatarak duygusal veya fiziksel tatmin sağlamaya çalışan bir kişiylede.

Ancak, iki taraf birbirini mutlu edecek yollar bulduysa ne mutlu; detayı kimseyi ilgilendirmez.

Yani Defne Joy, o evde ölmese; kimse, farzedin serbest bir ilişkileri var eşi ile, onun seks hayatını bilmeyecekti. Bilmesin zaten, bilmesine de gerek yok zaten!

Bir insanın seks hayatı diğer insanları (tecavüzcü, çocuk istirmarcısı gibi ceza kapsamındaki cinsel saldırılar hariç elbette) ilgilendirmez. Eğer bir cinsi sapıklık yok ise, ancak ve ancak "o yapıyor ben yapamıyorum (Hıncal Uluç zihniyeti) zihniyeti ile duyulan haset ile kişinin, kendinde yaşadığı, özel hayatı ön plana çıkabilir ve hayasızca eleştirilebilinir. Ama bilin ki esas olarak en basitçe bastırılaması mümkün olan içgüdülerden birine teslim olup, arzularını hayata geçiremediği için ağzından boşalmayı tercih eden bu insanların, tüm bunları eksikliklerinden ve sakat duygularından dolayı yapmalarından kaynaklanmaktadır. Zararlıdırlar ama bir yandan da rahat edin; esas zararı ruhsal sakatlıklarını artırarak kendilerine vermektedirler.

Son olarak; kimse kimseye örnek olacağım diye bir hayat süremez. Ancak günümüzün aptallaştırılmış toplumlarının afyonlarından biri olan idol yaratmanın sonucudur ama " he de hö dö, topluma örnek olmalı" safsataları; kabul etmek gerekir ki yerleşik bir hal almıştır artık. Ancak yine de gerçeklikten kopulmamalıdır; onlarında bizim gibi zayıflıkları olan insanlar oldukları unutulmamalıdır.

Defne, son tahlilde insanlara, okuduğum kadarı ile elbette, pozitif enerji, mutluluk vermeyi başarmış bir insandı. Neşe saçan halini televizyonlardan bile takip etmek mümkündü. Bebeği olan ve anlatıldığı kadarı ile çocuğunun üstüne titreyen bir anneydi. (bu bilgiyi en azından çocuğunu 1,5 sene emzirmesinden bile çıkarmak mümkün). Hatırlanacaksa insanların üstünde bıraktığı etki ile hatırlansın, kimsenin tartışma hakkı olmayan cinsel hayatı ile değil.

İşin özü: HınÇal, hepimiz hayatın daha çok tadını çıkartacağız; severek sevilerek, paylaşarak. Sen ise sevgisiz hayatını başka şeylerle doldurmaya çalışıp duracaksın, ama onları da paylaşmayı beceremeyeceğin için, yine saracak içini bir boşluk, bir sızı. Ve en önemlisi yalnız öleceksin. Hepimizden daha yalnız.

Bu arada idol yaratmak ve ruhsal sakatlıklarını bu pek mühim (neye göre!!!) insanları izleyip; rol modellerinin mükemmelliklerini kendinde görmeye çalışan insanlara özel not:

- Tarkan çişini yapıyor.
- Angelina Jolie kolum kadar sıçıyor.
- Johnny Depp acayip kabız, tuvalette kıvranıyor.
- Miranda Kerr tren gibi horluyor.
- Al Pacino çok pis osuruyor!