26 Ağustos 2010 Perşembe

İçim Dışıma Çıksa

İçimdeki ses, 'kızınla beraber koş fıskıyelerin altında. Onun yüzündeki gülümseme seninde yüzüne yansısın' diyor. Kızımın sesli gülüşmeleri ile yetiniyorum, yanımda yedek kıyafetleri.

İçimdeki ses, 'bırak herşeyi sadece yazı yaz' diyor. 'En azından hayatının bir dönemi denedin; hayat istediklerini değil, istenenleri yazmakla kazanılıyor, bu nedenle yazmak iş değil, hobi olarak kalsın' diyor diğer içim.

İçimdeki ses, 'canını acıt insanların kendi mutluluğun için. Ruhları sömür, egoist ol, kimseyi düşünme' diyor. 'İnsanlığın diğer insanlara verdiklerinle yücelir. Sana vurana diğer yanağını ver' diyor, İsa takipçisi başka bir içim.

İçimdeki ses, 'bırak giyim, kuşamı. Kıyafet sadece soğuktan korunmak ve bazen de toplumun sigortasını artırmamak içindir. Gerisi bahanedir" diye fısıldıyor, salon sosyalisti sesiyle. Gözlerim aynaya takılıyor, dışarıya çıkmadan evvel.

İçimdeki ses, 'araba dediğin nedir ki! 4 Teker seni bir yerden bir yere götürmek için değil mi?' 'Hayatında hiç mi kullanmak istemezdin bir Porsche, Maserati' diye yanıtlıyor alaycı ton ile konformist içim. 'Yine de param olsa da en fazla Volvo'ya binerdim' diye rahatlatmaya çalışıyor, sözde sosyal demokrat sözde tamahkar benliğim.

İçimdeki ses, 'piyangodan para çıksa, gidip tamamını Aziz Nesin vakfına bağışlasan süper olay olmaz mı" diyor ultra idealist içim. 'Bir ev alsan, bazen tiksindiğin çalışma hayatından uzaklaşsan, ikramiyenin bir kısmı (büyük kısım elbette) ile, kötü mü olur" diye bastırıyor gerçekçi ben. Gerçekçi beni daha çok seviyorum.

Genel olarak içimdeki sosyalist, emperyalist, idealist, gerçekçi benler savaşıp duruyorlar. Kazananlar hep kolaycılar.

Bir içim dışarı çıksa, kim tutar beni; sınırsızca kusmaktan!