20 Ekim 2010 Çarşamba

Çin - Hindistan

Dünya tarihi dünde, bugünde sadece Avrupa ve Ortadoğudan kaynağını bulmaz. Ancak "Gözden ırak olan gönülden de ırak olur" mantığı ile dünyanın başka taraflarında olanları nedense pek dikkate almayız. Dünyanın gelişme ekseninin gittikçe Çin, Hindistan bağlantılı Asya'ya kayması ve tahminimce 40 sene sonranın süper güçlerinin Çin, Hindistan ve belki de Brezilya gibi ülkelerin olma ihtimali bile gözümüzü oraya kaydırmamıza yetmez. Şarlman'ı, Bismark'ı, İskender'i, Sezar'ı, Kanuni'yi, Stalin'i ve daha yüzlerce ismi biliriz ama uzaklardan Cengiz Han, Mao ve Gandi'den başka pek isim sayamayız. Hepimiz Dünya Savaşlarında Avrupa'da yaşananları biliriz ancak Pearl Harbour ve Atom Bombalarının atılması dışında, Çin-Japon savaşları ve ada ada yaşanan kanlı Amerika-Japonya savaşları gibi Asyada gerçekleşen olaylar hakkında çok az bilgiye sahibizdir. Elbetteki yakınımızdaki olaylar, bizi etkilemesi açısından çok daha önem arzetmektedir ancak binlerce yıllık tarihi, yüzlerce devleti, onbinlerce kanlı savaşı gözardı etmeninde gittikçe globalleşen dünyada yanlış olduğunun altını çizmek istiyorum.

Globalleşme sadece Mc Donald'ın her yerde karşınıza çıkması, Avatar'ın Latviya, Türkiye ve Arjantin'de aynı gün vizyona girmesi ve Paris Hilton'un tüm dünya ergenlerinin ıslak rüyalarında başrolü oynaması değildir. Globalleşme aynı zamanda dünyanın başka bir yerinde gelişen, mesela bir ekonomik krizden (Mortgage krizi) ya da savaştan (1973 Arap-İsrail savaşının ardından gelişen petrol krizi) ve hatta hastalıktan (Afrikadan dünyaya yayılan HIV kaynaklı AIDS) tüm dünyanın etkilenmesi anlamına da gelmektedir.

Bu nedenle de arada sırada kafamızı Gazze'den, İran'dan (kesinlikle önemsiz oldukları için değil) kaldırıp dünyadaki gelişmelerden de haberdar olmamız hepimizin yararınadır.

Tüm bunlardan yola çıkarak ileride yaşanabilecek olanlara dair kişisel projeksiyonumu paylaşmak istiyorum:

Hindistan - Çin ve Pakistan 20. yüzyılda bir kaç defa sınır anlaşmazlıkları, demografik dağılım gibi etkenler nedeni ile birbirleriyle savaşmışlardır. Bu yüzyılda da birbirleriyle savaşmaları kuvvetle muhtemeldir. Çin+Hindistan'ın toplam nüfusunun şu an dünya nüfusunun yaklaşık % 35'ini oluşturduğunu, Hindistan'da Pakistan'dan daha çok müslümanın yaşadığını ve bu 3 ülkeninde nükleer silaha sahip olduğu düşünülürse, bu çatışmanın küçük çaplı olması için şimdiden dua etmeye başlayabiliriz.

Bölgesel çatışmaların dışında sanayinin her alanında dünyanın canına ot tıkamaya yeminli Çin ile mücadele yolları konusunda zaten geç kalmışken, bilişim yolunda dünya devi olmaya çalışan Hindistan ile ilişkilerimizi nasıl yürütmemiz gerektiğini de sorgulamakta geç kalmaktayız. Kendi kendimize strateji geliştirmekte zorlanacağımız zaman tarihten ders almayı kesinlikle unutmamalıyız. Japonya'nın patlama yarattığı 70'ler ve 80'lerde Avrupalı üreticilerin uzmanlaşma ve markalaşma çabaları bugün bize ders teşkil etmelidir. Ülkelerin uluslararası arenada yürüttükleri ilişkiler, kriz yönetimleri, belirli kategorilerdeki uzun vadeli plan ve çabaları; örneklerle incelenmeli ders alınmalıdır. Hindistan ve Çin'in kendileri için çizdikleri rotaya biz nasıl katılacağız, biz hangi alanlarda uzmanlaşacağız; bunlar acil eylem planı gerektiren noktalardır. Bugün alıcağımız kararların, uygulamaya geçmesi ve meyvelerini vermesi uzun yıllar alacaktır. Çin "Giant Leap" gibi felaketlerin, Hindistan ise sömürgeciliğin acı tecrübelerinin üstüne yaptığı çalışmalarla bugünlere geldiler. Bütün acı tecrübelerden ders aldılar ve düzgün yol haritaları çizmeye çalıştılar. Bizde pek çok acı tecrübe yaşadık ancak halen uzun vadeli bir yol haritamız olduğumuz söylenemez.

Ülke olarak tek başımıza ya da Avrupa ülkelerinin ortaklığı gibi, yakın zamanda bir oluşumda yer almazsak, uzun vadeli kalkınma ve ilerlemeye yönelik planlar yapmazsak; bugün nasıl A.B.D.'nin dünyayı hükmetmesini izliyorsak, yarında Çin veya Hindistan'ın dünyaya hükmetmesini izleyeceğiz. Talihsiz bir ihtimal ise bu ülkelerin, başka ülkeleri de içine alacak şekilde, birbirleriyle savaşa tutuşmasını seçeneğidir; bu seçenek "savaşın kazananları aslında çoğu zaman savaşa katılmayanlardır" görüşü doğrultusunda bize avantaj sağlar gözüksede, bu iki dev ülkenin topyekün bir savaşından bizim etkilenmemiz mümkün gözükmemektedir.

Hiç yorum yok: